Hüsnü Gürbey - Mahsuni Gül 44. Sayı / 4:00
ANKARA HÜKÜMETİ İLE ŞEYH MAHMUT BERZENCİ YAKINLAŞMASI

ANKARA HÜKÜMETİ İLE ŞEYH MAHMUT BERZENCİ YAKINLAŞMASI

Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktı. İtilaf devletleri tarafından varlığına son verildi, toprakları parçalandı ve paylaşıldı. Böylece Kürt halkı da dahil olmak üzere, yüzyıllardan beri Osmanlı egemenliği altında yaşamakta olan Türk olmayan halklar için ulusal kurtuluş imkanı doğdu. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve içinde yaşayan halkların kendi kaderlerini tayin etmek için verdikleri mücadele, çok karmaşık ve çelişkili bir ortamda cereyan ediyordu. Aslında bu duruma, ilgili ülkelerce güdülen çıkarların farklı, hatta belli ölçülerde çelişkili oluşu yol açıyordu. Bir yandan Türk olmayan halklar, Osmanlı devletinin yenilgisinden yararlanmak isterken, diğer yandan galip devletler, çoğunlukla Arapların ve Kürtlerin yaşadıkları stratejik önemdeki eski Osmanlı toprakları üzerinde kendi egemenliklerini pekiştirmenin uğraşı içindeydiler.
Çarlık Rusyası’nın 1917 Ekim Devrimi ile yıkılması ve Rusya’nın savaştan çekilmesi bölgede yeni bir durum ve farklı olanaklar yarattı. Herkes bu yeni olanaklardan yararlanmaya çalışıyordu. Türkiye de kendi topraklarının hiç olmazsa bir bölümünü kurtarmak ve elde tutmak için elinden gelen her türlü çabayı harcıyor, her yola başvuruyordu. Bu amaçla, galip devler arasındaki çelişkilerden ustaca ve başarılı bir biçimde yararlandı.1 Kürtler ise özgürlüğe giden yolun üzerinde ciddi güçlüklerle karşı karşıya gelmişti; başka bir ifadeyle bir yol ayrımındalardı.

GÜNEY KÜRDİSTAN’DA KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK ARAYIŞLARI

Dört yıllık, uzun süren yıpratıcı savaşta iyice tükenen Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918’de İtilaf güçleriyle Mondros’ta imzaladığı Ateşkes Antlaşması’yla savaştan çekildi. Kendi istemleri dışında bir oldubittiyle ülkelerini savaş içinde bulan Kürtler, dört yılık savaş boyunca Osmanlılarla birlikte savaşın her cephesinde savaştılar ve çok kayıp verdiler.2 Osmanlıların savaştan çekilmesiyle Kürtler kaderleriyle baş başa kaldılar. Savaş boyunca halkların sempatisini kazanmak için “her halkın ülkesi kendisine”, Kürdistan’ın da Kürtlere ait olacağını savunan İngiltere’nin bu görüşü aynı dönemde yayınlanan ABD’nin Başkanı Wilson’un prensipleriyle de çakışıyordu. Wilson’un prensipleri, her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu, savaştan sonra her ulusun bağımsızlığının tanınacağını bildiriyordu…
 


Devamı Kürt Tarihi Dergisi'nin 44. Sayısında

  • Bu içeriği paylaşmak ister misiniz?