47. Sayı / 1:00
Celâl Temel ile söyleşi: 1916 Kürd Tehciri

Celâl Temel ile söyleşi: 1916 Kürd Tehciri

Söyleşi: Bahoz Şavata

Bahoz Şavata, Celâl Temel’le İsmail Beşikçi Vakfı Yayınlarından 2019 yılında çıkan  I. Dünya Savaşı yıllarında 1916 Kürd Tehciri ve İttihat-Terakki’nin İskân  ve Nüfus Politikaları (1913-1918) başlıklı kitabı üzerine konuştu.

Kürt Tehciri’nde İttihat Terakki Cemiyeti (İTC) hükümetinin, diğer Osmanlı hükümetlerinden farkı neydi?

II. Abdülhamid’in dengeleyici Kürd politikalarına karşın İttihatçılar, modern bir ulus yaratma projesinde, işi bir plan içerisinde ele aldılar. 1911’de Selanik’te yapılan İTC kongresinde, gayrimüslimleri ve başta Kürdler olmak üzere diğer Müslüman unsurları, Türk etnisitesi içinde eritmenin kararları alındı. İktidara tam egemen oldukları 1913 İstanbul Kongresi’nde, aldıkları kararların nasıl uygulanacağını tartışıp planladılar. Rumların Anadolu dışına çıkarılması, 1915 Ermeni Tehciri ve 1916 Kürd Tehciri, bu karar ve planlar çerçevesinde gerçekleştirildi.

1916 Tehciri, İttihatçıların, Kürdleri yok sayma, yok etme politikaları çerçevesinde attığı büyük bir adımdır. Cumhuriyet döneminde, Kemalistlerin uyguladığı Kürd politikaları, tamamıyla İttihatçıların bu politikalarının devamıdır.

Kürtlerde halifeye ve İslamiyet’e bağlılığın Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Ermeni savaş ve çatışmalarında ne gibi sosyal sonuçları oldu?      

Şüphesiz, tarihsel süreç içerisinde, Kürdleri Osmanlı’ya, Türk etnik yapısına bağlı tutan en büyük etken, iki halkın aynı dine sahip olması, İslam ümmetine mensup olma anlayışıydı. 14 Kasım 1914 günü düzenlenen bir törende, Sultan Reşad, İslam Halifesi sıfatıyla “Cihad-ı Ekber (Büyük Cihat)” çağrısı yaptı. Sultan Reşad’ın yaptığı Cihad-ı Ekber çağrısının, birinci derecede muhatabı, imparatorluk sınırları içindeki Kürdler ve Araplar gibi Müslüman halklardı. İmparatorluk sınırları dışındaki Hindistan, Afganistan, Kuzey Afrika ve Kafkasya Müslümanlarından da destek isteniyordu. Ancak umulan destek alınamadı. Arapların da savaşın ilk yıllarında imparatorlukla yollarını ayırmasıyla, bu çağrının tek muhatabı olarak Kürdler kaldı. Osmanlı ve Rus kuvvetleri büyük oranda Kafkas Cephesi’nde karşı karşıya gelirken üzerinde savaş süren coğrafyanın iki halkı Kürdler ve Ermeniler, büyük oranda farklı din etkisiyle iki ayrı cephede yer aldılar. Kürdlerin Osmanlı Cephesi’nin, Ermenilerin Rus Cephesi’nin en ön saflarında yer almaları, daha sonra iki halka da pahalıya mal olacaktır. 1918 yılında kısa bir süre meydana gelen Osmanlı-Ermeni çatışmalarında da Kürd aşiretlerinin bir kısmı yine birinci derecede din etkeniyle, Osmanlı’nın yanında yer aldı.

Şu bir gerçektir ki, Kürdler Türklerle farklı, Ermenilerle ve Batılılarla aynı dine mensup olsaydı, Geç Osmanlı Dönemi’nde tarih farklı yazılacaktı.


 


Devamı Kürt Tarihi Dergisi'nin 47. Sayısında

  • Bu içeriği paylaşmak ister misiniz?