VEYSEL BAŞÇI 51. Sayı / 0:00
HEWRAMAN’DA METAFORMİK TASAVVUFÎ KİMLİKLER

HEWRAMAN’DA METAFORMİK TASAVVUFÎ KİMLİKLER

HEWRAMAN’DA METAFORMİK TASAVVUFÎ KİMLİKLER

Arap müelliflerinin “Mâhu’l-Kûfe” ve “Mâhu’l-Basra” şeklinde adlandırdıkları, kadim adı “Medya” olan geniş Cibâl coğrafyasının en sarp ve en dağlık kesimini oluşturan Hewraman1 bölgesi, tasavvufî düşünce ve hayat tarzının bir hayli belirgin olduğu, çeşitli ortodoks ve heteredoks tarikatların tarih sahnesine çıktığı, bu farklı tasavvufî kimliklerin de iç içe geçtiği son derece ezoterik bir bölgedir.2 İslam kültür coğrafyasında ortaya çıkmış tasavvufî öğreti ve onun etrafında şekillenmiş tarikat yapılarının söz konusu bölgeye ne zaman ve kimler tarafından getirildiği hususunda tarihçiler arasında farklı görüşler olsa da, bölgenin korunaklı yapısı ve geleneksel dokusunun Ortaçağ tarihinin belirli aralıklarında çeşitli dinî ve tasavvufî hareketlere ev sahipliği yapmasına imkân tanıdığı söylenebilir.

Hewraman’da bulunmuş taş kitabeler, çivi yazılı tabletler ve diğer arkeolojik bulgular, bölgenin uzak geçmişi hakkında önemli bilgiler vermektedir.3 Hewraman yazılı tarihine göre Hewramîlerin soyu İslam öncesi İran hanedanlıklarından Pişdadilere dayanmaktadır.4 Büyük İskender’in İran’ı ele geçirmesinden sonra Sasanîlerin gözde şehzadelerinden Geştasb oğlu Behmen oğlu Tehmures’in bölgeye sığınmasıyla birlikte burada Bevânim adlı bir topluluk oluşmaya başlamış ve bu topluluk Hewramanların ilk ataları olarak kabul edilmiştir.5 İslam ordularının VII. yüzyılda ele geçirdikleri bugünkü batı İran bölgeleri içinde Hewraman’ın Pâve, Merivan ve Şehrizûr gibi yerleşim merkezleri de vardı. Zerdüştî/Mecusî tapınakları olarak bilinen ateşkede/ateşgede/ateşgâh ve benzeri mabetlerle dolu bu bölge, Abdullah ibn-i Ömer ve Ebû Ubeyde el-Ensari’nin komutasındaki güçlerce ele geçirilmesi sonucunda kısmen İslam ordularına teslim olmuş; ancak bölgenin İslamlaşması uzun bir zamana yayılmıştır. Emevîler döneminde ortaya çıkan Arap-Mevalî çatışması büyük oranda İranî halkların; bu cümleden Kürt Hewramanların Arap milliyetçiliği karşısında kenetlenmesine yol açmış; kültürel ve düşünsel manada değişken ve geçişken yapılardaki birtakım protest kimliklerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönem, kavramsal olarak, henüz tasavvufun şekillenmediği, bir hayat tarzı olarak “zühd devri”ni yaşadığı bir dönemdir.  Bu dönem aynı zamanda ileriki asırlarda büyük İran coğrafyasının farklı bölgelerinde ortaya çıkacak Melamî, Kalenderî, Vefâî, Cevlâkî, Haydarî, Nimetullahî vb. heterodoksiye dervişlerine evrilecek olan Ayyaran, Fityan ya da Fütuvvet ve Civanmerd gibi toplulukların Arap karşıtlığı ortak paydasında birleşerek merkezkaç-vurkaç taktiklerle İslam ordularıyla çatıştıkları bir dönem olarak tebellür etmiştir. Doktriner manada İslam tasavvufundaki düşünce sistematiğinin İranî-Gnostik biçimi, özellikle VIII. yüzyıldan sonra; sosyal-siyasal ve dinî birtakım hareketlerin bugün tasavvufî dediğimiz kimliğin bir parçası haline gelmiştir. Dolayısıyla ilk İslamî fetihler sonrası tasavvufî düşüncenin Hewraman bölgesindeki ilk izdüşümlerinin de VIII. yüzyıl itibariyle gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Zira İslamî kaynakların pek de görmek istemedikleri VIII. yüzyıl ortalarında İran’ın batısındaki Mezdek/Mazdek hareketi ve bu hareketin süreç içerisinde form değiştirerek İran’ın batı kesimlerinde Hürremîyye, Lûdşahîyye ve Kürdşahîyye, doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde ise Kerramîyye vb. isimlerle sarp ve dağlık bölgelerde örgütlenmiş olması; Hewraman bölgesi için de gnostik temelli tasavvufî sistemin nüveleri olarak kabul edilir.


Devamı Kürt Tarihi Dergisi'nin 51. Sayısında

  • Bu içeriği paylaşmak ister misiniz?