İstanbul’daki Kürt işçiler hakkındaki bilgimiz ne yazık ki parçalıdır. Bu parçalı olma zamansaldır, yani çeşitli anlara odaklanır. Mesela belgelerin de çokluğundan ötürü 1826’da yeniçeriliğin kaldırılmasının hemen sonrası ya da 1896 Ermeni karşıtı şiddetten sonra hamallar, 1918 sonrası Kürt hamalların örgütlenmeleri gibi konulara yoğunlaşan bir anlatı vardır. Bu parçalılık ayrıca mekânsaldır, İstanbul’a; İstanbul’daki Kürt işçilerin en büyük kısmını oluşturan hamallara odaklanır. Bunun bir sebebi Rohat Alakom’un da belirttiği üzere hamalların Kürt işçilerin büyük kısmını oluşturmaları ve diğer işçilerin de hamallar arasında sayılmalarıdır.1 Bu parçalı olma halinin en büyük sebebi belki de tarihçilerin kullandıkları kaynakların büyük kısmının Kürtlerin kendileri tarafından üretilmemiş olması, Kürt olmayan gözlemcilerin özellikle de çatışma anlarına (1826 ya da 1896 gibi) odaklanmasıdır.2 Bu da Kürtlerin sosyal tarihine dair tarih yazımının eksik olmasına yol açmaktadır.3 Bu kısa yazı da ne yazık ki bu sorunlardan arî değildir, parçalı bilgiler sunacaktır ve burada da yine kullanılan kaynaklar Kürtler tarafından oluşturulmamıştır. Bununla beraber hamallar dışındaki Kürt işçilere dair kaynaklar oldukları ve şiddet içeren bir çatışma anında oluşturulmadığı için farklı bir perspektif sundukları düşünülebilir.
Bu yazıda Kürt işçilerin, biri 19. yüzyılın son çeyreğinden ve biri de 20. yüzyılın başından iki andaki durumlarının fotoğrafı çekilecektir. Bunlardan birincisi 93 Harbi sonrası işgücü içerisinde Kürtlere dair istatistikî bilgiler sunarken, ikincisi 1908 sonrası emek hareketi içinde Kürt işçilerin temsiliyeti (ya da temsiliyetinin eksikliği) üzerinedir. Birincisinde Osmanlı arşivinden bir belge seti kullanırken ikincisinde ise bir grevde Kürt işçilerin sözcülüğünü yapan bir Ermeni entelektüelin anılarını aktaracağım.