Bu yazı, II. Meşrutiyetin ilk yıllarında Ahmed Süreyya Bedirhan tarafından çıkarılan Kürdistan Gazetesini* tanıtmayı amaçlıyor. Elimizde sadece 3. (12 Şubat 1324 / 5 Safer 1327) ve 4. (5 Mart 1325 / 26 Safer 1327) sayıları mevcut olan bu gazetenin tam olarak hangi tarihte yayın hayatına başladığına ve toplam kaç sayı çıktığına dair kesin bir bilgi yok. Haftalık bir gazete olduğu dikkate alınırsa ilk sayısının Ocak 1909’da çıkmış olması gerekir. Fakat 3. ve 4. sayılar arasında yirmi günlük bir aksama da dikkate alındığında ilk sayının 1908’de çıkmış olabileceğini de belirtmek gerek. Zira, Süreyya Bedirhan’ın da 6 Kasım 1908 (22 Teşrîn-i Evvel 1324) gibi erken bir tarihte Kürdistan ve Aşiret isminde iki gazete çıkarmak için Dahiliye Nezareti’ne başvurduğunu biliyoruz. (bkz. Ek - 1) Toplam dört sayfalık Kürdistan Gazetesi Türkçe ve Kürtçe yazılardan müteşekkil olup, yazar kadrosunu ise ekseriyetle Mehmed Salih Bedirhan, Emin Ali Bedirhan, Abdurrahman Bedirhan, Hüseyin Kenan Bedirhan gibi Bedirhanî ailesine mensup bireyler oluşturuyor. İstanbul’da, Uhuvvet Matbaasında basılan Kürdistan Gazetesi’nin tam olarak ne zaman kapandığına veya kapatıldığına dair bir bilgi de mevcut değil. Malmisanij, B. Nikitin’e referansla, gazetenin 31 Mart Vakasından sonra irtica suçlamalarından dolayı kapatıldığını ve Süreyya Bedirhan’ın da Bekirağa Bölüğü’ne hapsedildiğinden bahseder.1
Meşrutiyet’in ilk yıllarında yayımlanan Kürdistan Gazetesi aslında 1898-1902 yılları arasında Midhat Bedirhan ve daha sonra Abdurrahman Bedirhan’ın editörlüğünde Kahire, Cenevre, Londra ve Folkstone gibi farklı yerlerde çıkarılan Kürdistan gazetesinin devamı niteliğindedir. Gazetenin ilk sayfasına “1313” tarihinin düşülmesi de bunu doğrular. Aynı gazete kapatıldıktan sonra bu defa 1917 yılında yine Süreyya Bedirhan editörlüğünde Mısır - İskenderiye’de yayın hayatına devam eder. Farklı dönemlerde neşr edilen Kürdistan Gazetesi hem Bedirhanilerin iktidâr[lar] ile kurdukları ilişki hakkında hem de bu uzun zaman zarfında kimlik siyaseti bağlamında yaşadıkları dönüşümlere dair önemli bilgiler içermektedir. 1898-1902 yılları arasındaki Kürdistan Gazetesine, istibdâd rejimi olarak adlandırdıkları II. Abdülhamid iktidarına muhâlif bir söylem hakim iken2, 1908 veya 1909 yılında Süreyya Bedirhan editörlüğünde çıkarılan Kürdistan Gazetesi, kendisiyle çağdaş birçok gazete gibi meşruti rejim taraftarı, Osmanlılığa ve unsurların birliğine vurgunun ön planda tutulduğu bir gazetedir. 1917’de çıkarılan Kürdistan Gazetesi ise kimlik siyaseti ve ideolojik duruş açısından daha önceki Kürdistan gazetelerinden bir kopuşu temsil eder. Artık vurgunun Osmanlılıktan veya unsurların birliğinden ziyâde Kürtlük ve onun Osmanlı’dan kurtuluşu üzerine olduğu anlaşılıyor. 3
Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ve sonrasında yeni hükümet tarafından sansür yasasının kaldırılması ve siyasi affın sağlanması gibi gelişmeler imparatorlukta farklı siyasal, toplumsal ve etnik gruplara olduğu gibi Kürt aydın ve ileri gelenlerine de yeni bir siyâset alanını ve eylem tarzını olanaklı kıldı. Yeni rejimin sağladığı bu “görece rahat” ortamda Osmanlı – Kürt aydın ve ileri gelenleri cemiyetler ve okullar kurarak veya gazeteler yayımlayarak Osmanlı siyasi ve kültürel hayatına daha fazla müdâhil oldular. Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi ve Şark ve Kürdistan gibi hâlihazırda daha çok bilinen ve ulaşılabilinen yayınlar haricinde Kürt aydınlarının 1908-1909 yıllarında birçok gazete için ruhsat talebinde bulundukları anlaşılıyor. Ahmed Süreyya Bedirhan’ın Aşiret isminde Türkçe bir gazete çıkarmak için başvuruda bulunduğuna yukarıda değindik. Benzer şekilde Ağustos 1908’de Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin sorumlu müdürü Müftizâde Reşid Efendi’nin “haftada bir defa çıkarılmak ve siyâsiyât ve şuûn-ı muhtelifeden bâhis olmak üzere Kürd nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazete” için ruhsat talebinde bulunduğunu öğreniyoruz. (bkz. Ek-2) Bu başvuruların İstanbul ile sınırlı kalmadığını, benzer şekilde Kürt vilayetlerinde de Kürtçe gazete çıkarma çabaları olduğunu görüyoruz. Harput’tan Palutluzâde Mehmed Halil Efendi, “fenni ve edebi ve ticari mübâhise hâvi olmak ve haftada bir def‘a çıkarılmak üzere Füyûzât-ı Kürdiye nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazete” için ruhsat talep ediyor. (bkz. Ek-3) Van’lı David Papasyan’ın İttihad isminde Ermenice, Türkçe ve Kürtçe bir gazete çıkarmak istediği anlaşılıyor.4 Yine Hüseyin Kenan Bedirhan’ın 1910 yılında Türkçe ve Kürtçe yayımlanmak üzere Cudi isminde bir gazete için ruhsat talebinde bulunduğunu görüyoruz.5 Aşiret, Kürd, Füyûzât-ı Kürdiye, Cudi ve İttihâd gazetelerinin ruhsat almalarına rağmen yayımlanıp yayımlanmadığını şimdilik bilemiyoruz, fakat bu kadar çok başvuru olması basının Kürt aydın ve ileri gelenler cenâhında ne derece mühim bir yer teşkil ettiğini göstermesi açısından önemli.
1908-1909’da çıkarılan Kürdistan gazetesi içerik bakımından kendisiyle çağdaş diğer Kürt gazetelerine büyük oranda benzerlik gösterse de diğer gazetelerin heterojen yazar kadrosuna karşın, bu gazete büyük oranda bir “aile” gazetesidir. Yazar kadrosunu ekseriyetle Bedirhanî ailesi üyeleri oluştururken gazetede değinilen mevzuların bir kısmını da aile bireylerinin istibdâd rejimiyle olan hesaplaşmaları oluşturuyor. İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa’nın katli hâdisesinden (1906) sonra tüm aile üyelerinin imparatorluğun farklı yerlerine sürgünü, mahkemelerdeki usulsüzlükler, gözaltı ve hapishanelerdeki işkenceler ile ilgili haberlere ve bunların faillerinin cezalandırılması konusunda yeni rejime açık çağrılara her iki sayının sütunlarında da rastlamak mümkün.6 Örneğin; “Hilmi Beg – Ni‘metullah Efendi” adlı bir yazıda İstibdâd dönemi simâlarının halen bürokraside yer alması “10 Temmuzdan evvelki (...) îfâ-yı redâ’et edenlerin bir kısmı böyle mevki‘-i ikbâlde bulundukça millet katillerinin hûnîn pençelerinden kurtulduğundan emîn olabilir mi?” denilerek eleştiriliyordu.7
Gazete daha önce de belirtildiği üzere tipik bir II. Meşrutiyet dönemi gazetesidir. Yeni anayasal rejimin imparatorlukta yaşayan farklı unsurlara daha fazla özgürlük ve adalet getireceğine duyulan inanç sık sık vurgulanmakla beraber yine yeni rejim ile birlikte oluşan siyasi ortamda Kürtlerin de maddi ve kültürel alanlarda “ilerlemeye” fırsat bulacağı belirtiliyordu. “Kürdistan’da Neler Var” ve “Li Kurdistanê Çi Heye” başlıklı yazılarda artık Kürdistan’ın her alanda kalkınması için demiryolları, fabrikalar, maden işletmeleri ve okullar inşâ etmenin ve şirketler kurmanın zamanının geldiği belirtiliyor ve bu durumun aynı zamanda İstanbul, İzmir, Adana gibi şehirlere Kürt göçünü önleyeceği dile getiriliyordu. Tüm bunların gerçekleşmesi için ise merkezi devletin ve Kürt ileri gelenlerinin her zamankinden daha fazla sorumluluk alması gerektiği vurgulanıyordu.8 Hüseyin Kenan Bedirhan “Ezmanê Meyî Kurmancî” adlı yazısında meşrutiyetin ilânını kast ederek artık özgürlüğün kendilerine ulaştığını ve Kürtlerin eski alışkanlıklarını terk ederek bilim, sanat ve eğitime önem vermeleri gerektiğini, kendilerinin ancak bu yolla ilerleyebileceği ve bunun aynı zamanda dinî bir gereklilik olduğunun altını çiziyor.9
Gazetede öne çıkan diğer önemli bir husus ise “Osmanlı” kimliğine olan vurgudur. Birçok yazıda Osmanlılık hem Kürtlerin hem de imparatorlukta yaşayan diğer unsurların kurtuluş reçetesi olarak sunuluyor. Örneğin; Emin Ali Bedirhân “Alîkirin her Arîkirin” başlıklı yazısında yaratılmış olan bu özgürlük ortamının iyi değerlendirilmesi gerektiğini, artık hiç kimsenin Ermeni, Katolik, Türk, Kürt vb. denilerek ayrıma tabi tutulmaması ve tüm unsurların Osmanlı kimliği altında dayanışma ve ittifak halinde bulunması gerektiğini belirtiyor.10 Bedirhanî ailesi mensuplarının II. Abdülhamit döneminde yaşanan “Kürt-Ermeni çatışmalarına” gösterdikleri hassasiyeti II. Meşrutiyet döneminde de görmek mümkün. Gazete Abdurrahman Bedirhan’ın Taşnaksutyun Cemiyeti’nin düzenlediği bir konferanstaki konuşmasını Nutk-ı Baliğ başlığıyla gazeteye taşıyor. Abdurrahman Bedirhan, II. Meşrutiyet öncesinde yaşanan Kürt-Ermeni çatışmalarının müsebbibi olarak II. Abdülhamid iktidarını gösterirken, hürriyetin ilanı (II. Meşrutiyet’in ilanı) ile birlikte bu tür çatışmaların artık sona erdiği, ‘vatan’, ‘lisan’ ve ‘din’ hususlarında birçok benzerliğe sahip bu iki unsurun tekrardan kucaklaştıkları ve bundan sonra dahi ‘vatanın imarına’ birlikte çalışacaklarını belirtiyor.11 İttifakın sadece farklı kimlikler arasında değil aynı zamanda Kürtler arasında da gerekli olduğunu vurgulayan yazılar da göze çarpıyor. Kürt ileri gelenlerine seslenilen Nesîheta Malbata Emîr Bedirxan e Ji bo Hemû Kurda Tifaqî (Emir Bedirhan Ailesinin Bütün Kürtlere Nasihati İttifaktır) başlıklı yazıda tüm Kürtlerin tek kavim (qewm) oldukları, kendi aralarındaki çatışmalara artık son vermeleri gerektiği, okullar açıp sanat ve eğitime gereken önemi vermeleri hususlarında uyarılarda bulunuluyor.12
1908-1909 yılında yayımlanan Kürdistan gazetesinin II. Meşrutiyet dönemi siyasal ve toplumsal ortamını ve söylemini büyük ölçüde yansıtan bir gazete olduğunu söyleyebiliriz. Meşrutiyet taraftarlığını, Osmanlılık kimliğine olan vurguyu, adalet, eşitlik ve kardeşlik kavramlarının sık sık telaffuzunu sadece Kürdistan gazetesinde değil dönemin diğer Kürt gazetelerinde de görmek mümkün. İlerleyen yıllarda dahi aile üyeleri her ne kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne (İTC) muhâlif cemiyetlerde örgütlenmeye başlasalar da bu kişilerin anayasal rejimi desteklemeye ve oluşan yeni siyasi jargonu kullanmaya devam ettiklerini belirtmek gerek. Örneğin; Osmanlı Islahat-ı Esasiye Fırkası gibi İTC’ye muhalif cemiyetlerle ilişkisi olduğu anlaşılan Midhat Bedirhan, 10 Temmuz 1911’de, Meşrutiyet’in ilanının 3. yıldönümünde, Pervari’de gerçekleşen bir kutlama esnasında yaptığı bir konuşmada meşrutiyet ve hürriyetin faydalarından ve Kürtlerin hükümete sadık kalmaları gerektiğinden bahsetmiştir.13 Yine gazete yazarlarından Hüseyin Kenan Bedirhan 1912 Seçimleri esnasında Siird Sancağı’nda Hürriyet ve İtilaf Fırkası’ndan aday olmuş, kendisini destekleyen ahâli seçimlerde yaşanan usulsüzlükleri ve İTC baskısını eleştirerek seçme ve seçilme hakkının kendilerine Kanun-i Esasi (Anayasa) tarafından verildiğini belirtmiştir. Hüseyin Kenan, seçim adaylığının kabul edilmemesinin ardından “Meşrutiyet bu mudur?” diyerek yaşanan baskıları ve seçim usulsüzlüklerini protesto etmiştir.14
Kürt basın tarihine dair yeni gazete ve dergilerin ortaya çıkışı, dönemin Kürt aydın ve ileri gelenlerinin politik görüş, kimlik siyaseti ve iktidar ile kurdukları ilişkiler hakkında önemli eksiklikleri gideriyor. Tıpkı 1908-1909’da çıkarılan Kürdistan gazetesinin iki sayısının bulunması gibi 1917’de çıkarılan Kürdistan gazetesinin sayılarına da ulaşılması halinde II. Meşrutiyet döneminden I. Dünya Savaşı yıllarına değin Kürt aydınının değişen dünya görüşleri ve İTC ile yaşanan çatışmalar, savaş sırasında takındıkları tavır hakkında önemli bilgiler elde edileceği muhakkak.
Yener Koç
Boğaziçi Üniversitesi, Tarih Bölümü Doktora Öğrencisi
DİPNOTLAR
* Serhat Bozkurt ve Mesûd Serfiraz ile birlikte Kürdistan gazetesinin eldeki iki sayısının tamamını Latin harflerine aktarıp Osmanlı Türkçesi yazıları sadeleştirdikten sonra müstakil bir kitap olarak basmayı planlamaktayız.
1 Malmîsanij, Cızira Botanlı Bedirhaniler ve Bedirhani Ailesi Derneği’nin Tutanakları, Spanga: Apec, 1994, s. 92.
2 1898-1902 yılları arasında yayımlanan Kürdistan gazetesi için bkz. Bozarslan, Mehmet Emîn. Kurdistan Rojnameya Kurdî ya Pêşîn (1898-1902), Uppsala:Deng, 1991.
3 Elimizde 1917’de yayımlanan Kürdistan gazetesinin sayıları mevcut değil. Malmisanij’in verdiği bilgiler doğrultusunda gazetenin adem-i merkeziyetçilik ve muhtariyet tarzı idare yapılarını gazete sütunlarında tartışmaya açtığı anlaşılıyor. Ayrıca gazetede yayımlanan “Okuyucularımız[a]” adlı bir çağrı metninde “Kurmancların haklarını alması ve serbestiyet için çalışalım” diye bir not yer alıyor. Bkz. Malmîsanij, Cızira Botanlı Bedirhaniler ve Bedirhani Ailesi Derneği’nin Tutanakları, s. 97-98.
4 BOA, DH.MKT 2622/4, 07/N/1326.
5 Şaban Ortak-Ahmet Ali Gazel, “İkinci Meşrutiyet’ten 1927 Yılına Kadar yayın İmtiyazı Alan Gazete ve Mecmualar (1908-1927)”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt: 7, sayı:1, s. 235.
6 “Ahrâr Pudralı bir Müstebid-i Efâ‘i Necmeddin Menla”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 1-2 ve Emir Bedirhânzade Hasan, Halîl, Midhat, ‘Abdurrahman, “Adliye Nezâretine Verilen İstid‘â Sûretidir”, Kürdistan, sayı 4, 26 Safer sene 327, s. 1-2, ve “Hilmi Beg – Ni‘metullah Efendi”, Kürdistan, sayı:4 (26 Safer sene 327), s. 2.
7 “Hilmi Beg – Ni‘metullah Efendi”, Kürdistan, sayı:4 (26 Safer sene 327), s. 2.
8 “Kürdistan’da Neler Var”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 2, “Li Kurdistanê Çi Heye”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 4 ve “Kürdistan’da Neler Var”, Kürdistan, sayı: 4 (26 Safer sene 327), s. 3.
9 Hüseyin Kenan, “Ezmanê Meyî Kurmancî”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 3.
10 Lawe Emîr Bedirxan Emin Ali, “Alîkirin her Arîkirin”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 3.
11 “Bedirhan Paşazâde Abdurrahman Bey’in İrâd Ettikleri Nutk-ı Baliğ”, Kürdistan, sayı:3 (5 Safer Sene 327), s. 2-3.
12 “Nesîheta Malbata Emîr Bedirxan e Ji bo Hemû Kurda Tifaqi”, Kurdistan, sayı:4 (26 Safer sene 327), s. 4.
13 BOA, DH.SYS, 24/2-2, (1329.11.12) “On Temmuz îyd-i milletde ikamet etmekde oldukları Kepir nam mevkide bi’lumûm Ekrad’a meşrutiyet ve hürriyetin fevaidinden ve hükümete sadakat ve itaatden bahis Kürdçe Midhat Bey tarafından nutuklar irad, ateş yakmak ve silah atmak gibi ilan-ı merasim ve şadumani eylemişdir.”
14 Yener Koç, “Siird Sancağı’nda 1912 Seçimleri Toplumsal Dinamikler ve Politik Farklılaşmalar”, Toplum ve Kuram, no. 6-7, (Kış-Bahar 2012), s. 289-306.
Ek -1: (BOA, DH.MKT 2651/48, 1326.L.14)
Bâb-ı ‘Âlî
Dâhiliye Nezâreti
İdâre-i Matbû‘ât
‘Adet: 1046
(Kürdistan) nâmile bir tarafı Türkce diğer tarafı da Kürdce olarak haftada bir def‘a ve (‘Aşîret) nâmile de sırf Türkce olmak ve haftada iki def‘a neşr edilmek üzere iki gazete içün ruhsât itası Bedirhanzâde Ahmed Süreyyâ Beg tarafından Nezâret-i celîlelerine bi’t-takdîm idâre-i çâkerîye havâle buyurulan ‘arzuhâlde istid‘â kılınmış olmağla müsted‘î-i mümâ-ileyh hakkında Matbû‘ât Nizâm-nâmesinin üçüncü ve dördüncü mâddelerinin fıkra-i evvelâlarına tevfîkan mu‘âmele-i lâzımenin icrâsile netîcesinin
inbâsı husûsunun Zabtiye
Nezâret-i ‘aliyyesine iş‘âr buyurulması bâbında emr ü fermân hazret-i men-lehü’l-emrindir. Fî 10 Şevval sene 1326 ve fî 22 Teşrîn-i Evvel sene 324.
Matbû‘ât-ı Dâhiliye Müdîri (imza)
Ek -2: (BOA, DH.MKT 2651/48, 1326.L.14)
EK – 2 (BOA, DH.MKT 2640/75, 1324.T.21)
Şimdilik haftada bir defa çıkarılmak ve siyâsiyât ve şuûn-i muhtelifeden bahis olmak üzere “Kürd” nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazete ihdâs ve neşrine ruhsat itası Dersâadet’de teşkîl eden Kürd Teâvün ve Terakki Cemiyeti Müdîr-i Mesûl tayin olunan Müftizâde Reşid Efendi tarafından bi’t-takdim idâre-i çakeriye hâvale buyrulan arzuhalde istid‘â kılımış olmağla müstedî-i mumâileyh hakkında Matbûât Nizâmnâmesinin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkrâ-i evlâlarına tevfiken muâmele-i lâzımenin icrâsıyla neticesinin inbâsı lüzûmunun Zabtiye Nezâret-i ‘aliyyesine iş‘âr buyrulması bâbında emr û fermân hazret men lehü’l emrindir. Fî 26 Ramazan 326 ve fî 9 Teşrîn-i evvel 324
Matbû‘ât-ı Dâhiliye Müdîri (İmza)
Ek – 3: (BOA, DH.MKT 2820/81, 1327.Ca.2)
Harputda fenni ve edebi ve ticari mübâhise hâvi olmak ve haftada bir def‘a çıkarılmak üzere “Füyûzât-ı Kürdiye” nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazetenin neşrine ruhsat i‘tâsı Palutluzâde Mehmed Halil Efendi tarafından istid‘â kılındığından bahs ile icrâ-yı icâbı Mamüretü’l-aziz Vilâyetinin İdâre-i Matbû‘âta havâle buyrulan 22 Şubat 324 târihli ve beş yüz elli beş numerolu tahrîrâtında iş‘âr kılınmışdır. Müstedi‘-i mumaileyh nâmına tanzim ve leffen takdim edilen ruhsatnâmenin vilâyet-i müşarileyhaya irsâliyle berâber zîrine on guruşluk maktû‘ pul ilsâk ve vilâyet mührüyle tahtim edildikten sonra sahibine i‘tâsı ve harc-ı nizamisi olan yarım lirânın tahsil etdirilmeyerek nezâret-i celîle-i dâver-i efhamileri veznesine isâli lüzûmunun cevâben izbâr buyrulması bâbında emr û fermân hazret-i veliyyü’l emrindir. Fî 27 Rebiyyü’l ahir 327 ve fî 5 Mayıs 325
Matbû‘ât-ı Dahiliye Müdiri Namına Muâvin (İmza)