Nurullah Alkaç 41. Sayı / 0:00
Metin Atmaca ile Selçuklular'dan Osmanlı'ya Kürd Tarihi

Metin Atmaca ile Selçuklular'dan Osmanlı'ya Kürd Tarihi

Batı merkezli modern tarih tasarımında; özellikle de 1800’lerden sonra Batı’nın ‘zihinsel’ algısıyla oluşturulan metinlerde hatta dünyanın saygın üniversitelerinden Oxford ve Cambridge’in bilhassa II. Dünya Savaşı’ndan önceki yayınlarında Kürdler ile ‘geçmiş ata’ olarak ‘Guti/Kurti, Kardak/Kardux, Hurri/Subartu/Mittani/Med’ ilişkilendirmelerini yaygın bir şekilde görmekteyiz. Ta 700’lerden sonra oluşturulan erken İslâmî kaynaklarda ise Kürdlerin kökenine yönelik efsanevi anlatımlara bolca yer verilir.

Şimdiki bilgilerimize göre İslamiyet’ten sonraki Kürd tarihini oluşturan evrede ilk defa 930’larda kendi adına para basıp Azerbaycan ve Arran’da hükümdarlığını ilan eden kişi Deysem B. İbrahim El-Kürdî’dir. Bu tarihten sonra Kürdlerin 10.-15. yüzyıllar arasında farklı coğrafyalarda ama temelde bugünkü ‘Kürdistan’ı oluşturan coğrafyada Merwanî, Rewadî, Şeddâdî, Hasanwahîy, Annazî/Ayyarî, Şebankareî, Fadlawîy/Lurîyan, bazı kaynaklara göre Ğurîyan, ve en güçlülerinden Eyyûbî devletlerini kurdukları klasik kaynaklarda yer almaktadır. Bu devletlerin yıkılmalarından sonra; 15. yüzyıldan 19. yüzyılın ortalarına kadar ise bir nevi bugünkü Ürdün, Ermenistan gibi devletlerin gücünde olan, emirleri altında askerleri bulunan, kimi zaman da kendi adına para bastırıp hutbe okutan ve kaynaklarda ‘Hükümet’ olarak adlandırılan Botan/Azîzan, Hakkarî/Şenbo, Rojkî/Bidlîs, Erdelan, Baban, Soran, Mukriyan, Çemişgezek, Behdinan mirlikleriyle siyasal varlık gösterdiklerini görüyoruz. Yine “Safvat al-Safa” ile Karakoyunlu Ciganşah’ın vakıf belgelerinde Suffîyan/Safevi Devleti (1501-1736) kurucusu Şah İsmail ve Zend Devleti (1750-1794) kurucusu Kerim Xan’ın ‘Lurî/Kürd’ soyundan olduğu belirtilmektedir. 

Sayıları binleri bulan Batı kaynaklı seyahatnameler ile Osmanlı ve İran devletlerinin sayıları milyonları bulan arşiv kaynakları, Kürd tarihinin farklı evrelerine dair çok ilginç bilgiler sunmaktadır. Son yıllarda bunlara Kürdler tarafından hazırlanan, genel olarak Kürd tarihine yönelik ya da bir veya birkaç mirliğin tarihine hasredilmiş ‘Kürdî Kaynaklar’ da dahil edilmiştir. Bu kaynakların literatüre dahli sonucunda öğreniyoruz ki, Portekizli Antóni Tenreiro’nun 1523-29 yılları arasında bölgeye yaptığı gezilerle ortaya çıkan Itinerário eserinden Bitlis Miri’nin “ne Sofi’ye/Safevi Devleti’ne, ne de Türk’e/Osmanlı devletine” boyun eğmediği anlaşılıyor. Giovanni Maria Angiolello’nun (1451?-1525) anlatımlarına bakılırsa Van Kalesi’ni merkez edinen Hakkari Miri Zahid Bey kendi adına para bastırmıştır. Ayrıca Cizre Ezîzan/Botan mirlerinden Evdal’in kendi adına bastırdığı paralar günümüze ulaşmıştır. Yine Hıdır b. Abdullah el Halid-i Nakşibend’nin Mirza Muhammed Yazıcı tarafından XVII. yüzyılın son çeyreğinde yazılan “Muhtasar Ahvalü’l-Ümera” adlı Farsça manzum eserinin “Van Vilâyeti Dâhilinde ve Hakkâri Merkez ve Kazalarındaki Beylerin Tarihi Nesepleriyle Coğrafi Vesair Ahvâlleri (İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesinde 1985 numarasıyla)” adıyla yapılan Osmanlıca çevirisine bakıldığında Hakkari Mirliği’nin sınırları ‘Kürdistan’ olarak nitelendirildiği ve mirliğin yönetiminin ‘Kürdistan tahtı’ olarak sunulduğu görülmektedir. 

Evliya Çelebî’nin (ö.1684?) 1938 yılında basılan Seyahatnâme’sinin (Devlet Basımevi, İstanbul,1938) onuncu cildine bakıldığında ise, 17. yüzyılda Osmanlı’ya bağlı ‘Hâkim’ sıfatına sahip büyük Kürd mirliklerinden Cîzre Hâkimi 20 bin; Seyyid Han 40 bin; Soran Hakimi 20 bin; Erdelan Hakimi 10 bin; Harir Hakimi 15 bin; Pinyaniş (Hakkari) Hakimi 5 bin; Mahmudî Hakimi 8 bin; Hakkari Hakimi Yezdîn Şêr 40 bin tüfengli ve 10 bin atlı; Hizan Hakimi 10 bin; Bitlis Hakimi 20 bin; Hazzo/Kozluk Hakimi 8 bin; Palû Hakimi 10 bin askere sahiptir. Ayrıca Erzurum, Diyarbakır, Van, Musul, Şehê Zor ve Bağdad vilayetlerinde bulunan Egil, Maferıqîn, Kârnî, Hîrûn, Îspâîr, Bargîrî, Dûzrıkî ve Malazgîrd sancaklarındaki daha alt düzeydeki Kürd mirlerinin/beylerinin de askerleri bulunmaktadır (1938, ss:53-4).

Bugün bu tür ve daha bir çok farklı arşiv ve tarihi kaynaklardan Kürt tarihini akademik düzeyde çalışan uluslararası çapta akademisyenler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi de Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Tarih Bölümü hocalarından sayın Metin Atmaca’dır. Hocamızla İslamîyet sonrası Kürd tarihini ve Osmanlı-İran-Kürd ilişkileri üzerine konuştuk.


Devamı Kürt Tarihi Dergisi'nin 41. Sayısında

  • Bu içeriği paylaşmak ister misiniz?