Arzu Yılmaz 49. Sayı / 0:00
Türkiye-Kürdistan Bölgesel Yönetimi İlişkileri, 1 Mart Tezkeresi ve AKP’li Kürt Milletvekilleri

Türkiye-Kürdistan Bölgesel Yönetimi İlişkileri, 1 Mart Tezkeresi ve AKP’li Kürt Milletvekilleri


Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ülkenin en önemli güvenlik sorunlarından biri sayılan Kürt sorunu bağlamında, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidarda olduğu son yirmi yılda hem iç hem dış politikada önemli değişimler yaşandı. Irak’ta 1992 yılında de facto bir yönetim olarak teşekkül eden Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY), 2005 yılında de jure bir statüye kavuşması bu değişimlerin en başında geliyordu. 

Irak’ın kuruluşundan bu yana olduğu gibi, bu gelişmenin de Türkiye’ye yansımaları oldu. Örneğin, Kürt sorununa müzakere yoluyla çözüm bulma arayışları 2005 yılından sonra somut adımlara dönüştü; ki bu arayışlar zaten ilk kez, Irak’ta de facto Kürt yönetiminin kuruluşunu izleyen 1993 yılında, Iraklı Kürt liderlerin arabuluculuğunda Türkiye ve Kürdistan İşçiler Partisi (PKK) arasında kurulan dolaylı temaslarla başlamıştı. Öte yandan, Türkiye yaklaşık yüzyıl boyunca varlığını bile inkar ettiği Kürtlerin, etnik kimliklerinden kaynaklanan haklarına ilişkin bazı yasal düzenlemeleri yine bu süreçte yaptı. Daha da önemlisi, Türkiye, Kürdistan adıyla birlikte anılan bir Kürt yönetimini, KBY’nin başkenti Erbil’de 2010 yılında bir Genel Konsolosluk açarak tanıdı.
Söz konusu bu gelişmelerin seyrinde belirleyici olan yapısal unsurlar mıydı, yoksa politikalara yön verme gücüne sahip öznelerin de bir etkisi var mıydı? 

Zira Irak’ta 1992 yılında de facto bir Kürt yönetiminin ortaya çıkmasında, 1991 Körfez Savaşı’nın yarattığı koşullar kadar, dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Irak’ın kuzeyinde bir “güvenli bölge” oluşturulmasındaki rolü de çok tartışıldı. Hatta, Özal’ın 1993 yılındaki ani ölümü, o tarihlerde Türkiye ve PKK arasında süren çatışmaların artmasının nedenleri arasında sayıldı.

Tarihi gelişmelerin analizinde, yapısal unsurların mı yoksa öznelerin mi öne çıktığı sorusuna yanıt arayan Karl Marx, “İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarla yaparlar” der. Dolayısıyla, tarihte gelişmelerin seyrini belirleyen ne tek başına yapısal unsurlardır ne de öznelerdir denilebilir. Kimi zaman yapısal unsurların, kimi zaman da öznelerin belirleyici olduğu söylenebilir.

Bu yazı, Türkiye-KBY ilişkilerinde AKP’li Kürt milletvekilleri özelinde öznelerin belirleyici etkisine dair bir merak ve araştırmanın ürünü. Zira AKP iktidarı boyunca, Türkiye siyasi tarihinde hiç olmadığı kadar Kürt milletvekillerinin etnik kimlikleri kamusal bir aleniyet kazandı. AKP’li Kürt milletvekilleri etnik kimliklerini saklamadıkları gibi, kimi zaman Kürt sorunu kimi zaman da KBY ile ilişkiler bağlamında kişisel çıkışlar yaptılar. Üstelik, AKP’li milletvekilleri arasında Kürt milletvekillerinin sayısı, örneğin 2007 Genel Seçimleri sonrasında, dörtte bir oranına ulaştı.
 


Devamı Kürt Tarihi Dergisi'nin 49. Sayısında

  • Bu içeriği paylaşmak ister misiniz?