Çok değil yüz sene önce Türkiye’de ve Kürdistan’da Ermeniler, bir Ermeni milleti vardı. 1915 civarında zamanın Türkiye nüfusunun yüzde onunu oluşturan, bir buçuk milyonluk bir millet... Bugün yoklar ya da yok denecek kadar azlar.
Günümüzün hazmı zor, çıplak gerçeği bu. Anadolu’daki, bugün Kuzey Kürdistan sayılan yerlerdeki mevcudiyetleri Türkleri de Kürtleri de önceleyen Ermeniler, Ermeni milleti 1915’ten beridir yok. Ermenilerin kazınmış olduğu yerler Türkiye ve Kürdistan. Tam yüz senedir.
Bir zamandır bu çıplak gerçeğe, bu çıplak gerçeğin ‘nedenlerine’, sonuçlarına, karar alıcılarına ve faillerine dair iyi kötü bir tartışma yürüyor. Mevzuya dair bilgiyi artıran ve mevzuya bakışı çeşitlendiren bu tartışmanın Kürtleri ve Kürdistanı da ilgilendiren önemli bir alt başlığı var: ‘1915’te, Ermeni Soykırımında Kürtlerin rolü.’
Büyük kısmı Kürdistan’da, Kürtlerin yanı başında, Kürtlerin ‘tanıklığında’ gerçekleşen bu büyük felakete Kürtler nasıl ortak oldu, nasıl karşı çıktı...? Bütün bunlar cevaplanması gereken önemli sorular olarak karşımızda duruyor.
Az biraz hep var olan cevaplama girişimleri şimdi şimdi çeşitleniyor. Bildiğim kadarıyla ‘Kürtlerin bu işlerden haberi olmadı’ ya da ‘Kürtler bu işlerin zinhar içinde olmadı’ diyen pek olmadı ve halen de yok. Kürtlerin bu işler üzerine düşünmüşleri ya ‘Kürtler dahil oldu ama kendi iradeleriyle değil’; ya ‘Ermeniler Kürtlerden, Kürtler de Ermenilerden öldürdü’; ya da ‘dedelerimiz yaptı, biz masumuz’ gibi cevaplar veriyor daha çok.
Çoklukla duyuma, kanaate dayalı bu pozisyonların haricinde bir de bir kısım tarihçi, sosyal bilimci bu işler üzerine çalışıp 1915’in Kürdistan’da cereyan etme biçimlerine dair bir şeyler ortaya koymaya çalışıyor. Bu da şu demek: 1915’e Kürtlerin dahli ve soykırımın Kürdistan’daki tezahürlerine dair pek de yüz ağartıcı olmayan mevcut bilgimiz, malumatımız büyük ihtimalle yakında biraz daha çoğalacak.
Bu durumda emareleri zaten mevcut olan ‘Kürtler böyle işlerin içinde olmaz’ türünden inkarcı ya da mukatele tezi savunucusu pozisyonlar haliyle belirginleşip, güçlenecektir. Keza, yine bu durumda fırsat bu fırsat deyip, 1915’in sorumluluğunu Kürtlere yıkmaya matuf entelektüel stratejiler de daha bir kıvraklık kazanacaktır, buna şüphe yok.
Kürtlerin ve Kürdistan’ın akillerine, adil olanlarına bu beklenen pozisyonların dışında bir pozisyon almak düşüyor. 1915’e Kürtlerin dahli konusundaki yüz ağartıcı olmayan bilgimizi çoğaltması muhtemel bu tartışmayı serinkanlılıkla ve sorumlulukla izlemek, mevzuya dair bilgimizin çoğalması için teşvik edici olmak, Kürdistan’ı Ermenisizleştiren bu büyük felakete dair bilgimizi arttıran her çalışmayı, her müdahaleyi komplekssiz ve serinkanlı bir biçimde karşılamak: Akil ve adil olanlara düşen bu...
Kürt Tarihi’nin 18. sayısı 1915 ve Kürtler mevzuunda bilgimizi arttıran önemli çalışmalara ev sahipliği ediyor. Bu mesele üzerine çalışmışların en bilinenleri, en yetkinleri Kürt Tarihi’nin bu sayısı için yazdı. Hans-Lukas Kieser, Rohat Alakom, Fatma Müge Göçek, Uğur Ümit Üngör, Namık Kemal Dinç, Adnan Çelik ve Sedat Ulugana sağ olsunlar 1915 ve Kürtler mevzuunun ağırlığına yakışır bir dosya hazırlamamızı mümkün kıldılar. Serinkanlı ve komplekssiz bir tartışmaya vesile olması temennisiyle...
MESUT YEĞEN