KÜRESEL SİYASETTE KÜRTLER
SUNUŞ
Kürt Tarihi’nin bu sayısı “Küresel Siyasette Kürtler” özel dosyası ile Kürtlerin uluslararası ilişkilerdeki konumunu, küresel-bölgesel eksendeki ideolojik ve jeopolitik değişim ve dönüşümlerin çerçevesinde ele almaya çalışıyor. Özellikle 20. yüzyıldan 21. yüzyıla büyük küresel güçlerin şekillendirdiği ve etki ettiği normlar, ideolojiler ve jeopolitik konumlanmalar çoğu milletlerin ve devletlerin yönünü belirlediği gibi Ortadoğu’da Kürtlerin de hem kendi içlerindeki ilişkilerine hem de dış dünya ile kurdukları ilişkilere yön verdi. Bu sayıdaki yazılar da Kürtlerin hem küresel ilişkilerine hem de küresel bağlamın Kürtleri nasıl etkilediğine ışık tutmaya çalışıyor.
Sinan Hakan tarihsel belgeler ile sunduğu yazısında 20. yüzyılın başlarında savaşların ve yaşanan kıtlıkların yol açtığı büyük göç hareketlerinde sayıca az olsalar da Kürtlerin Amerika’ya göçünü ele alıyor. Hakan, 1910’larda özellikle iktisadi sebeplerle Amerika’ya göç eden Kürtlerin 1920’lere doğru ‘ayrılıkçı’ niyetlerinin olabileceği sebebi ile siyasi anlamda Osmanlı devletinde tedirginliğe yol açtığından bahsediyor.
Metin Atmaca da yazısında 1920’de Sevr’de Kürtlerin uluslararası ilişkilerde self-determinasyon ekseninde elde ettiği küresel tanınırlığa dönemin Kürt siyasi elitlerinin gözünden bakıyor. Dönemin küresel anlamda norm haline gelen Wilsoncu (ve Leninist) self-determinasyon fikirleri dünyanın farklı yerlerinde ‘uluslaşma’ ve ‘devletleşme’ hareketlerini etkilemişti. Atmaca da bu dönemi özellikle Şerif Paşa, Seyit Abdülkadir ve Emin Ali Bedirhan’ın dış dünya ve küresel aktörlerle kurdukları diplomatik ilişkilerini ve farklılaşan Kürdistan tahayyülerini çok kapsamlı birinci kaynaklara dayanarak aktarıyor.
Mehmet Gürses’in yazısı Kürt-Amerikan ilişkilerinin 1980’lerden günümüze nasıl şekillendiğini irdeliyor. Amerika’nın net ve açık bir Kürt politikası olmadığını vurgulayan Gürses, bu durumun Kürtler açısından bölgesel realiteler düşünüldüğünde daha olumlu olabileceğinden bahsediyor. Ortadoğu’da bir dengesizlik halini vurgulayan yazı, bu dengesizlik içinde Amerika’nın bir Kürt ‘mecburiyeti’ olduğunu tartışıyor.
Gülistan Gürbey de Avrupa Birliği (AB)-Kürt ilişkilerine odaklanıyor. Gürbey, özellikle 1980’lerden bu yana AB-Kürt ilişkilerinin geliştiğini; AB’nin Kürtlere daha çok insan hakları ve azınlık hakları çerçevesinde yaklaştığını, yine de AB’nin sistematik ve tutarlı bir Kürt politikası olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca AB’nin Kürt sorununu özellikle Kürt diasporasının da etkisiyle kendi iç sorunu olarak da gördüğünü vurgulayan yazı, AB’nin Irak Kürdistan’ı ile 2005 sonrası geliştirdiği ilişkileri de irdeliyor.
Arzu Yılmaz, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de jure anlamda oluşumunu ABD’nin Irak’ı işgali ve Türkiye’nin 1 Mart 2003 tezkeresinin reddi çerçevesinde değerlendiriyor. Yılmaz, bu süreçte özellikle AKP’deki Kürt milletvekilerinin oynadığı rolü yaptığı röportajlar üzerinden ele alıyor.
Son olarak editörlüğünü yaptığım bu sayıda ben de küresel kutupluluk ve ideolojik hegemonya kurma mücadeleleri içinde Kürtlerin durumunu değerlendiren kısa bir yazı ile mütevazi bir katkı yapmaya çalışıyorum. Önce 20. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde Liberal Dünya Düzeni fikrinin ortaya çıkışını ve bu doğrultuda Soğuk Savaş sonrası oluşan iyimser havayı değerlendiriyorum. 2000’lerden sonra ise kademeli olarak ABD’nin küresel bir güç olarak zayıflamasını; Çin ve Rusya’nın da çok kutuplu bir dünyanın oluşmasındaki etkilerini, Kürtlere sunduğu tehditler ve fırsatlar üzerinden tartışıyorum.
‘Kürt Çalışmalarını Küreselleştirmek’ (Globalizing Kurdish Studies) ekseninde modern Kürt siyasal tarihini küresel bağlamın (tek, çift ve çok kutuplu dünya siyaseti; anti-kolonyalizm ve self-determinasyon dönemi; küreselleşme ve ulus-ötesi söylemler gibi) içinde anlamlandırmak ve karşılaştırmalı-küresel perspektiflerin Kürdistan’ın yerel ve bölgesel dinamikleri ile olan etkileşimini ortaya koymak Kürt Çalışmaları için önemli bir gereksinim olarak duruyor. Bu özel dosyamız ile bu ihtiyaca az da olsa katkı yapmaya çalışıyoruz. Bu tür çalışmaların daha da ileriye taşınması gerektiğinin inancı ile iyi okumalar diliyoruz.
SERHUN AL